9 Nisan 2016 Cumartesi

Dostoyevski: Hayatının İlginç Yönleri ve Eserleri

Hayatı

Her büyük yazar gibi Dostoyevski'nin de hayatı ilginç yaşantılarla doludur. Eserlerinde yaşantılarının etkisi büyüktür.

Adı tam olarak Fyodor Mihailoviç Dostoyevski'dir. "Bir doktorun oğlu olan Dostoyevski 1821 Moskova'da doğdu. Çocukluğunu Moskova'daki Marya Hastanesi'nin bir lojmanında, zorba ve çoğu zaman sarhoş bir babayla hasta bir anne arasında geçirdi. Çok geçmeden annesi ölünce, katı disiplinli Petersburg Mühendis Okulu'nda gönderildi. Sinirli, aşırı duyarlı bir yaradılışı olan Dostoyevski, Petersburg'da kitap okuyarak, bir köşeye çekilip düşlere dalarak ya da kardeşi Mihail ile söyleşerek günlük gerçeklerden kaçmaya çalışırdı. Babasının 1839'da aniden öldüğünü burada öğrendi. Kuşkulu bir ölümdü bu; onu yanında çalıştırdığı köylülerin öldürdüğü söylenir. Babasının ölümünü istediği düşüncesi, yakasını hiç bırakmadı, Dostoyevski'yi bunalıma düşürdü. Bazılarına göre ilk sara nöbetine de bu suçluluk duygusu neden oldu. Freud ve birçok psikanalizci, babaya duyulan bu nefrete ve bunu izleyen suçluluk kompleksine dayanarak, Dostoyevski'nin hastalığının sinirsel kökenli olduğu sonucunu çıkardılar ve dehasıyla hastalığı arasında doğrudan bağlantı kurdular. Sara, Dostoyevski için, gerçekte "istenç dışı, ama ayrıcalıklı bir deneyim", büyülten bir ayna olmuştur. Dostoyevski zayıf sinirli, duygusal, bir anda coşkudan çökkünlüğe geçen bir kimseydi. Gogol etkileri taşıyan ilk romanı İnsancıklar, Belinski'nin övgülerini kazanıp  yazarına ün sağladığında coşkuya kapılan Dostoyevski, sonraki eserlerinin beğenilmemesiyle birlikte ruhsal çöküntüye düştü ve derdinden hasta olmuştur.

Dostoyevski, Petraşevski'nin çevresinde toplanan genç suikastçılara katıldı, onlarla birlikte tutuklandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. Canlarının bağışlandığı, cezanın infazına birkaç dakika kala bildirildi. Dostoyevski'nin cezası hafifletilerek Sibirya'da dört yıl kürek cezasına çevrildi. Tüm maddi ve manevi yoksunluklara ve sara nöbetlerine karşın bu korkunç yıllar, Dostoyevski'nin İncil'i ve mahkumlardaki gönül zenginliğini, yani "sert kabuğu içindeki altını" keşfetmesini sağladı. Dört yıllık kürek cezasından sonra Semipalatinsk'te zorunlu ikamete mahkum edilen Dostoyevski, yoksul ve veremli genç dul Marya Dmitriyevna İsayeva'ya acıyarak evlendi. 1859'da Petersburg'a dönmesine izin verildi.

Alacaklıları tarafından sıkıştırılan yazar, daha tamamlamadan yapıtlarını yayımcılara satıyordu. Daha hızlı çalışabilmek için sekreter olarak tuttuğu 20 yaşındaki Anna Grigoryevna Snitkina ile ilk karısının ölümünden 3 yıl sonra, 1867'de evlendi. Para peşinden koşması bitmek bilmedi. Kumar tutkusuyla Dostoyevski, borç aldı, ödedi; sonunda karısıyla ülkesinden ayrılarak Avrupa'nın kumarhanelerini dolaşmaya başladı. Bir kızı oldu, ama öldü. Bu ölüm, Dostoyevski'yi deliliğin eşiğine kadar sürükledi. 1881'de Petersburg'da öldü. Dostoyevski' gelmiş geçmiş en büyük romancılardan birisi, belki de birincisidir." (Suç ve Ceza, İletişim Yayınları, 2008).

Eserleri *

Kumarbaz

Dostoyevski vicdansız yayıncısı Stellovski’yle yaptığı sözleşme gereği Kumarbaz’ı bir ay içerisinde bitirmek zorundadır. Aksi halde gelecekteki tüm romanlarının yayın hakkını elden çıkarmış olacaktır. Acelesi yüzünden romanı kendi eliyle yazamaz ve yanına daha sonra evleneceği Anna Grigoryevna’yı alır.

Kumarbaz, yirmi beş günde bitirilmiş olsa da tüm yaşama yayılmış bir deneyimin, Dostoyevski’nin kendi kumar tutkusunun ürünüdür. Stellovski, Dostoyevski üzerinde oluşturduğu kâbusla bir taraftan Dostoyevski’yi, daha sonra evleneceği Anna’yla kendini keşfettiği bir yolculuğa çıkarır, diğer taraftan edebiyat tarihine ölümsüz bir eser kazandırmış olur.

Amcanın Rüyası

İhtiyar ve hasta, makyajla kendisini gizlemeye çalışan, eğlence düşkünü bir prens. Asaletine ve parasına sahip olma hırsıyla prensle evlenmeye ya da kızlarını ona vermeye çalışan, bu sayede sosyeteye karışma hayalleri küçük bir kent burjuvazisi.
Dostoyevski keskin gözlem gücünü bu sefer Çarlık Rusyası’na yöneltiyor. İnsanların değerlerinin sahip oldukları köylüler ve toprakla ölçüldüğü kıyıcı ortamın canlı eleştirisi!

Suç ve Ceza

Yoksulluktan öğrenimine devam edemeyen üniversite öğrencisi Raskolnikov, toplumun yararı için kuralların ve kanunların yok sayılabileceği düşüncesiyle, toplum içinde bir parazit, bir “bit” olarak saydığı tefeci kadını öldürür. Toplumu bir parazitten kurtarmak adına böyle bir olaya cesaret ettiğine kendisini inandırmaya çalışsa da vicdanının rahatsız edici sesinden bir türlü kurtulamaz. Bu cinayet ve kahramanın yaşadığı vicdan azabı çevresinde “suç” ve “ceza” kavramlarının derinlemesine tartışıldığı bu romanda; Raskolnikov’un ikilemleri ve iç çatışmalarından yola çıkarak insanoğlunun toplumsal, ahlaki ve dini değerleri de sorgulanır. Aynı sorgulamayı kendi içerisinde de farkında olmadan yapmaya başlayan okur, Raskolnikov üzerinden yaşamını, düşüncelerini ve sahip olduğu değerleri irdelemeye başlar.

Roman ilk olarak 1866'da Rus Habercisi adlı edebiyat dergisinde yayımlandıktan sonra kitap haline getirilmiştir. Suç ve Ceza Dostoyevski'nin Sibirya'daki cezaevinden döndükten sonra yazdığı, olgunluk döneminin ilk büyük romanıdır.

“Suç ve Ceza’yı okuduktan sonra ilk kez yeteneğim hakkında bir kuşku duydum. Ciddi olarak bu işten vazgeçme ihtimali ölçüp tarttım.”

Albert Camus

Suç ve Ceza ile ilgili yazdığım Bir Katilin Kahraman Olduğu Roman adlı yazımı okumanızı tavsiye ederim.

İnsancıklar

İnsancıklar'ın mekanı, pek çok Dostoyevski öyküsünde olduğu gibi yine Petersburg. Büyük ustanın, o güçlü üslubuyla anlattığı; sıradan, pek fazla dikkat çekici olmayan, fakir insanların dostluk ve sevgi öyküsü. ‘...Nedense, bahar insanda sıcak ve mutlu hisler uyandırıyor. Tabiatla birlikte insanın duyguları da canlanıyor. Ben ki, hayatta dikili ağacı olmayan zavallı bir ihtiyarım. Düşünebiliyor musun, ben bile hayal kurabiliyorum!

Belki kızacaksınız ama, yeni bir kitap aldım. Oldukça duygusal psikolojik ağırlıklı kitap. Kitabın başında bir de şiir var.
Ah, niçin kuşlar kadar hür değilim?
Beni duvarlar arasına esir eden
Bu bağlardan nasıl kurtulacağım?
Daha bunun gibi birtakım hoyratça fikirler... Neyse, geçelim bunları... Nemize lazım!’

Yeraltından Notlar

Yeraltından Notlar, Dostoyevski’nin var oluş hakkındaki düşünce ve imgelemini en net olarak ortaya koyduğu eserdir. Bu özelliğiyle birçok düşünürü etkilemiş, varoluş felsefesi üzerine düşünmeye yöneltmiş bir klasiktir. Dostoyevski, karakterleri aracılığıyla acı kavramına dayalı psikolojik tahliller ve çözümlemeler yaparken kendi iç dünyasına da bir aynadan bakmış ve o aynada gördüklerini olduğu gibi yansıtmıştır.

Yerin altında akıl-eylem-erdem ilişkisini sorgulayan bir insan için yerin üstünde, yani modern dünyada gezinen adımlar ne ifade eder? Modern dünyanın dayatmalarına karşı kişinin yalnızlığı bilinçli bir tercih mi yoksa bir yenilgi midir? Ya da gerçekten yerin altında olan kimdir?

Gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu edinen Yeraltından Notlar, Dostoyevski’yi anlamak için bir giriş kitabı, Dostoyevski okumalarının olmazsa olmazıdır.

Yeraltından Notlar’da yazarın daha sonra yazdığı tüm büyük romanların ipuçlarını bulacaksınız.

Ecinniler

“Hayat acı vericidir, hayat korku doludur ve insanoğlu mutsuzdur. İnsanoğlu hayatı seviyor. Acıyı ve korkuyu sevdiği için hayatı seviyor. Yaşamak, acı ve korkunun karşılığında verilmiştir bize. En büyük aldanmamız budur. İnsanoğlu benliğini henüz bulamamıştır.”

Ecinniler, gelmiş geçmiş en güçlü politik romanlardan biridir. Fransız İhtilali’nin de etkisiyle; Rus halkını derinden sarsan ateizm, nihilizm, sosyalizm gibi akımlar üzerine kurulu romanın temel unsurları inanç, ideolojiler ve insanlık halleridir. 19. yüzyıl Rusyası'nın girdiği ideolojik ve dinî açıdan sıkıntılı dönemleri okura sunan, 21. yüzyılda da geçerliğini ve güncelliğini kaybetmeyen bir eser Ecinniler. Yüzlerce yıl sonrasında bile dinmeyen liberal, muhafazakâr, ateist çatışmalarının en şiddetli döneminde ortaya konulan yapıt, ölümsüz konusu ve her çağda ortaya çıkabilecek tipik karakterleri sayesinde, günümüz insanına dahi seslenmeyi başarmış bir klasik haline gelmiştir. 

Budala

Prens Mişkin'in, hastalığı dolayısıyla gittiği İsviçre'den ülkesi Rusya'ya dönüşüyle başlar bu romanın hikâyesi. Dostoyevski bu kitapta dürüst bir insan olarak yaşamanın zorluklarına değinmekte ve toplumsal bozulmuşlugu gözler önüne
sermektedir.

Dünyanın gelmiş geçmiş en güzel aşk romanlarından olan Budala, Dostoyevski'nin de dört büyük eserinden biri olarak vazgeçilmez klasikler arasında yerini çoktan almıştır. Yalın konusu ve insanın iç dünyasına yaptığı sarsıcı yolculuklarla okuru kendine hapseden öykü, Dostoyevski'ye has usta romancılığın en mükemmel örneklerindendir.

Karamazov Kardeşler

Küçük bir Rus köyünde toprak sahibi olan Fedor Pavloviç Karamazov'un dehşetli, esrarengiz ölümü, kısa sürede yalnız yaşadığı beldenin değil bütün Rusya'nın ilgiyle takip ettiği bir dava haline gelir. Ölümden, toplumda hiç sevilmeyen, ömrünü ilkesizlikler üzerine kurmuş maktulün büyük oğlu Dimitri Karamazov mesul tutulmaktadır...

Ne var ki; insanın bilgiyle donatılmış aklı ve maddi deliller, hayatın girift ve akıl almaz oyunları karşısında çoğu zaman aciz kalmakta ve kader ağlarını örmektedir...

Dostoyevski gibi güçlü bir düşünür ve edebiyatçının hayat, ölüm, aşk, erdem, para, fikir, sanat, felsefe ve ruh bilimine dair bir ömür heybesinde biriktirdiklerinin muazzam bir kurguyla birleşmesinden doğan Karamazov Kardeşler, dünya durdukça önemini kaybetmeyecek olay ve insan örgüsüyle, dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından olma özelliğini sonsuza dek koruyacaktır...


Ölüler Evinden Anılar

"Gerçek, anlatılan bir hikâyeden daha etkilidir."

Sibirya'da geçen dört yıllık bir sürgün hayatı, Dostoyevski'nin gerçeğiydi. Bu gerçek, onun ve onunla aynı kaderi paylaşan binlerce mahkûmun iç dünyalarındaki duyguların gerçekliğiyle birleşince ortaya, her biri bambaşka anlamlar taşıyan öyküler çıkıyor. Bu öyküler, diri diri mezara gömülmüş hayatların, ayaklarındaki zincirlerden ziyade ruhlarındaki prangalardan kurtulmaya çalışan Goryançikov'un, Akim Akimiç'in, Petrov'un, Ali'nin öyküsü; ezilmişliğin, mücadelenin, bencilliğin, dışlanmışlığın, yalnızlığın ve onları ayakta tutan en önemli şeyin, umudun öyküsü. Dostoyevski insanı yine en ince yerinden, insanlığından yakalıyor. Bizlere de yalnızca bu lezzeti tatmak kalıyor.

Ev Sahibesi

Ev Sahibesi, Dostoyevski'nin dünyaca ünlü romanlarında yaptığı ruh tahlillerinin ipuçlarını veriyor. Başyapıtlara özgü güzel bir üslupla okurlarının karşısına çıkan Dostoyevski, bu romanında toplum dışında kalmış bir aydının yaşadıklarını ve katlanmak zorunda kaldığı acıları, derin tahlilleri ve ustalıklı tespitleriyle kaleme alıyor. Umutsuz düşler içinde bir genç, bir aşk, hastalık ve ölüm korkusu, vicdan azabı ve yalnızlık gibi birbirinden çetrefilli duygular bu kısa romanda ustalıkla ele alınıyor.

*Kaynak: Eserlerle ilgili açıklamalar Antik Yayınları'ından alıntılanmıştır.

Bunlardan Suç ve Ceza, Kumarbaz ve İnsancıklar öncelikle okumanızı tavsiye edeceğim eserlerdir. Yalnız Dostoyevski okurken çok sabırlı olmanızı tavsiye ederim. Çünkü kitaplardan ilk başta sıkılabilirsiniz. Yalnız sabrettiğinizde romanların içinde kaybolduğunuzu hissedeceksiniz. 

Herkese iyi okumalar...



Paylaş

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Dostoyevski: Hayatının İlginç Yönleri ve Eserleri
4/ 5
Oleh

Abone Ol İlk Sen Oku!

E-postanı ekleyerek yazılarımızı herkesten önce alabilirsin.

2 yorum

yorum
avatar
30 Ekim 2016 19:46

Şu anda budalayı okuyorum. Üslubunu çok sevdiğim yazarlardan biridir.

Cevapla
avatar
30 Ekim 2016 20:24

Her eseri ayrı bir güzeldir Dostoyevski'nin.

Cevapla