3 Aralık 2016 Cumartesi

Deli Miyiz Biz?


En yakın dostumla Kızılay’ın en tuhaf muhiti olan Sakarya Caddesi’nde yürüyoruz. Nereye aktığı belli olmayan bir kalabalığın içindeyiz. Hem de kol kola. Ayaklarımızla biraz da biz eskitiyoruz asfaltı.

Etrafa aval aval bakıyoruz. Bakmak bedava ne de olsa. Hava güneşli. Fırsat bu fırsat deyip düştük yola. Müzmin bir sonbaharın son günlerini iştahla tüketiyoruz. Önümüz kış, bir daha böyle havayı bulamayız.

Adımlarımızı bir asker gibi ritmik atmaya çalışıyoruz. Dostum bana bakıyor, ben dostuma bakıyorum. Bu arada bir bayana yanlışlıkla omzum çarpıyor. “Kardeşim önüne baksana.” der gibi manalı manalı bakıyor bayan. Birine daha çarpıyorum. Bir bakıyorum yaşlı bir teyze. Teyze içinden bir şey demiyor. Açık açık yüzümüze “Yavrum deli misiniz?” diyor. Deli miyiz peki? Tabi ki değiliz.
Ve yürüyoruz Sakarya Caddesi’nin envai çeşit kokuya bulanmış asfaltında.

Her adımımızda başka bir koku çalıyor burnumuzun kapısını. Birinci adımımızda burunlarımızı balık kokusu yokluyor.

-İnsanlar bu kokuya nasıl dayanıyor?

Arkadaşım;

-Ne bileyim ben.

İkinci adımımızda barlardan yayılan içki kokuları buluyor bizi.

Arkadaşım;

-Üfff… İnsan içmeden sarhoş olur burada.

-“Benim kafam dönmeye başladı bile”  diyorum ve birlikte bir kahkaha salıyoruz kalabalığın arasına. Gözler üzerimizi şöyle bir yokluyor ve yollarına devam ediyor.

Ben;

-Şu köşeye oturalım biraz. Ayaklarım koptu.

-Tamam, oturalım.

Birlikte çöküyoruz Sakarya Caddesi’nin yapış yapış olmuş kaldırımına.

-Bugün içimde ayrı bir heyecan var. Kendimi nutuk atmamak için zor tutuyorum.

-Lütfen, bari şu an yapma. Bugünkü rezillik kotamızı doldurduk sanırım.

-Ne o korktun mu? Neden biz rezil olalım. İnsanlar öncelikle kendilerine baksınlar. Bugün kaç kez yalan söylediklerini, kaç insanı aldattıklarını, kimleri küçümsedikleri düşünüp kendilerinin rezillik katsayılarını hesaplasınlar.

Ve nutkuma başlıyorum.

Yüksek bir şeyin üzerine çıkıp kalabalığa doğru bağırarak:

-Dostum, “Hayat çok anlamsız.” cümlesini dillerine pelesenk edenleri görmüşsündür. Hayatı insanların kendileri anlamsızlaştırırlar. Sonra çıkıp bir nara gibi bu cümleyi zamanın suratına fırlatırlar. İnsanoğlu sorumluluğu kendi üzerinden atacak kadar acizdir.

İnsanlar kalleştir dostum. Birçoğunun -bir hayvan kadar bile- inandıkları değerlere sonuna kadar sahip çıktığı görülmemiştir. İdeallerini, mefkûrelerini, davalarını bir çırpıda basit çıkarlara satanlara kalleş kelimesinden başka ne yakışır ki. Şimdi ben bunları söyleyince birçoğu üstüne alınmayacaktır. Kendisinin böyle bir şey yaptığını asla kabul etmeyecektir. Hâlbuki her an inandıklarına ihanet etmektedir. O ise kabul etmek yerine inkâr yolunu seçecektir. Çünkü insan kendini yüceltmekten hoşlanır, aşağılamaktan hoşlanmaz. Oysa büyüklük kendi egona darbe indirebilmektir.

Ben davaya sahip çıkmayı bir sarhoştan öğrendim dostum. Bir sarhoş ki ne meyhanesini terk eder ne de içkisini. Orada sabahı etmeden, son yudumu damarlarına ulaştırmadan evinin yoluna düşmez. Parasını pulunu bu yolda tüketir. Sevdiğini, eşini, dostunu içkisi uğruna feda eder. Ve bir gün bu uğurda can verir.

Bağırmayı kesip arkadaşıma:

-Keşke biraz önce konuştuklarımı not etseydim. Oysa ne de güzel felsefi laflar etmiştim demeye kalmadan etrafımızda polisler yerlerini almıştı.

Polislerden biri:

-Haydi, beyler karakola gidiyoruz.

-Ne o memur bey düşünce suçu mu işledik yoksa?

-Deli misiniz kardeşim siz?

-Vallahi biz de bilmiyoruz.




Paylaş

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Deli Miyiz Biz?
4/ 5
Oleh

Abone Ol İlk Sen Oku!

E-postanı ekleyerek yazılarımızı herkesten önce alabilirsin.

2 yorum

yorum
avatar
3 Aralık 2016 10:35

Yazıya konsantre olarak, Sakarya caddesinde ben de yanınızda yürümeye başladım. Bence çok güzel bir gündü. Çünkü diğer günlerden farklıydı.

Gariptir ki ilk bu yazıyı okurken, kendi yazılarımdan birini okuyormuşum hissine kapıldım.
Teşekkür ederim. Güzel bir yazıydı.

Cevapla
avatar
3 Aralık 2016 11:32

Beğenmenize sevindim. Çok sık olmasa da ben de böyle şeyler karalıyorum.

Cevapla